Yaz ayları genellikle yapılandırılmamış ve daha serbest zamanları barındıran, tatil dolayısıyla rutin ve ritimlerin değişmesine neden olan bir dönemken, mevsim döngüsünün eşlik etmesi ile sonbahar ayları biraz daha yapılandırılmış bir sürece geçilen ve yuvaya dönüşün gerçekleştiği bir dönemi içinde barındırır. Yuvaya başlamanın getirdiği belirsizlikler ve yeni bir dönemin gereksinimleri ile bu sürecin siz ebeveynler ve çocuğunuz için duygu dolu olması oldukça normaldir. Bu geçişi size ve çocuğunuza iyi gelecek şekilde adımlayabilmek için neler yapılabilir bir bakalım.

Yuva başlamadan önce yeni rutinlere geçerken yavaş yavaş hazırlıklarınızı tamamlıyor olmak belirsizliklerin ve anlık planlamaların getirebileceği endişelerden sizi kurtarabilir. Yazın havanın daha geç kararması ve tatil döneminde mekansal değişimlerin getirdikleriyle yemek yeme ve uyku ritimlerinde farklılıklar olabilir. Yuvaya başlamadan yavaş yavaş yuva saatleri ile uyumlanabilecek bir gece uykusu ritminin varlığı ve yuva başladığı ilk haftalarda rutinlerinizde büyük değişiklikler yapmadan uyku düzenini sabit tutuyor olmanız iyi olacaktır. Kimi çocuklar için gece uykusunu yarım saat daha az uyuyor olmak günlük ritimlerini etkileyebilir.

Waldorf yuvalarında günlük akış içindeki ritimlerden birisi de bahçede olmaktır ve dış mekân kullanımı her mevsim önemli bir yer tutar. Çocukların yuvada geçirdikleri zaman diliminde rahat hareket edebilecekleri ve hava şartlarına uygun kıyafetler giyiyor olmaları daha çok oyunda olmalarını sağlar. Bu nedenle sandalet, tulum, yağmur botu, yağmurluk haricinde mont, bere gibi kış mevsimine uygun kıyafetleri de temin edip şimdiden hazırlıyor olmak son dakikalarda organize olma zorluklarının önüne geçebilecektir.

Yuvaya dönüş zamanının büyük heyecanlarından bir tanesi de arkadaşlarla yeniden bir araya geliyor olmaktır. Eğer imkân yaratabiliyorsanız, çocuğunuzun yuvadaki arkadaşları ile yuvanın başlayacağı zaman öncesinde bir buluşma planlamak iyi olacaktır. Bu, çocukların yuvaya dönmek konusunda daha hevesli olmalarına ve daha rahat hissetmelerine yardımcı olur.

Erken çocukluk döneminin en önemli başlıklardan biri sosyal ve duygusal ihtiyaçlardır. Çocuğunuz belirsizlikler ve değişen ritimler karşısında endişeli, heyecanlı ya da gergin hissedebilir. Onun duygularına alan açarken kendi yuva deneyiminizden yola çıkmanız çocuğunuza yalnız olmadığı mesajını verecektir. Yuvaya başlıyor olmanın onu biraz kaygılandırdığını düşünüyorsanız “Küçükken yuvaya gittiğim ilk gün her şey bana farklı gelmişti ve biraz korkmuştum.” gibi kısa bir cümle ile çocuğunuzun duygusuna eşlikçi olabilirsiniz.

Yuvanın ilk günü çocuklar için öngöremedikleri anlar ve belirsizlikler endişe verici olabilir ve duygularını açıkça dile getiremeyebilirler. Bu süreçte duygulara yer açmayı kolaylaştırabilmek için yuvanın başlayacağı günden birkaç gün önce çocuğunuzun sakin ve rahat hissettiği bir zamanda, kısa bir masal anlatmak iyi olacaktır. Çocuğunuzun zorlandığı durumlarla masalı ilişkilendirebilir ve kendi hayatınızdan eklemeler yapabilirsiniz. Anlatacağınız masal yuvaya başlamaya hazırlanan bir sincapla ilgili olabilir. Bu sincabın yuvada yeni arkadaşlarıyla tanışmaya gittiğini, oyunlar oynadığını, ağaçlara tırmandığını, kurabiye pişirdiğini anlatabilirsiniz.

Erken çocukluk döneminde çocukların yuvada deneyimlediklerini anlatıyor olmalarını pek beklemiyoruz. Haliyle çocukların yuvada olduğu süreçte neler yaşadıkları, nasıl oyunlar oynadıkları, arkadaşlarıyla olan ilişkileri aileler için merak konusu olabiliyor. Çocuğunuzun gününü değerlendirmek amacıyla “Günün nasıl geçti?”, “Oyun oynadın mı?”, “Bugün okulda resim yaptınız mı?” gibi soru üstüne soru sormaktan kaçınmanız iyi olacaktır. Çocuğunuzu biraz mutsuz görüyorsanız duygusunu paylaşmasına olanak sağlayabilmek için “Seni biraz üzgün görüyorum, okulda seni üzen bir şey olmuş sanırım.” diye onun duygularına odaklanan cümleler kurmanız çocuğunuza kendini anlaşıldığını hissettirir. “Okulda eğlendin mi?”, “Bugün okulda seni ne mutlu etti?” gibi soruları çocuklara yöneltmek ise yuvada sadece olumlu duyguları yaşamaları ve hep oyunda olmaları gerekiyormuş gibi düşünmelerine neden olabilir ve kaygılanabilirler. Çocuğunuzun yuvada neler yaşantıladığına dair merak ettiklerinizi eğitmenleri, okul psikoloğu ya da okul müdürü ile iletişime geçerek öğrenebilirsiniz.

Yuva hayatı çocuklar için ebeveynlerinden ayrışmaya başladıkları ve sosyal ortamın parçası oldukları bir deneyimdir. Yeni bir sosyal ortam daha önce deneyimlenmemiş anları ve duyguları da beraberinde getirir. Çocukların evdeki biricik olma halinin yerini yuvada arkadaşlarıyla beraber olmak alır. Yuva yaşantısında çocuklar; arkadaşları ile oyuncakları paylaşmak zorunda kalırlar, oyunlara girmek konusunda zorlanabilirler, öz bakım ihtiyaçlarını kendileri karşılarlar, yetişkinler tarafından konulan sınırlar ile tanışırlar. Tüm bunlar olumlu ve olumsuz duyguları açığa çıkartır. Yuvada duygu depolarını boşaltan çocuklar depolarını en güvendikleri liman olan evlerinde, anne ve babalarının destekleri ile doldurabilirler. Duygu depolarının doldurulmasına ihtiyaç duyan çocuklar çeşitli sinyaller verebilirler. Bu sinyaller arasında parmak emme, emzik kullanmayı isteme, emekleme gibi regresif, yani çocuğun bulunduğu yaş döneminden önceki yaşlara geri döndüğü davranışlar; anne babanın yanında yatmak isteme, tek başına uykuya geçmekte zorlanma gibi uyku düzeninde değişimler; “yemeğimi sen yedir” isteği gibi yemek alışkanlıklarında değişimler; yeniden bez kullanmayı isteme, alt ıslatma gibi tuvalet alışkanlıklarında değişimler olabilir. Gelişim ilerleyebildiği gibi geri de gidebilen bir süreç olduğundan bu gibi değişimlerin çocukların yuvaya başladıkları ilk zaman ya da  daha sonrasında görülmesi gayet normaldir. Yetişkinlerin bu değişimleri fark etmesi ve çocuğun ihtiyacı özelinde evdeki sınırların esnetilebiliyor olması önemlidir. Daha önce kendi başına yapabildiği yemek yeme, kıyafetlerini giyip çıkartma gibi öz bakım becerilerinde sizden yardım talep ediyor olması yuvaya başlama sürecinde yaşadığı duygularla başa çıkmakta sizin desteğinize ihtiyaç duyduğunu gösterir. Çocuğunuzun isteklerini duyun, temas edin ve destek olun. Duygusal olarak ihtiyaçlarını sizinle teması ile ceplerine doldurduktan sonra öz bakım becerilerini tekrar kendi karşılayacaktır. Yuva yaşantısından eve yansıyanları çocuğunuzun eğitmenleri ve okul psikoloğu ile paylaşmanız süreci birlikte adımlamanız ve dil birliği oluşturmanız açısından faydalı olacaktır.

Yuvaya başladıktan ve alıştıktan bir süre sonra “Okula gitmek istemiyorum.” cümlesi ile karşılaşabilirsiniz. “Her şey iyiydi, ne güzel yuvaya alışmıştı.” dediğinizi duyar gibiyim. Oysa “Okula gitmek istemiyorum” cümlesinin alt metninde çeşitli nedenler olabilir. “Seni özlüyorum.”, “Oyuncakları paylaşmak istemiyorum.”, “Öğretmenimi paylaşmak istemiyorum.”, “Oyuna girmekte çok zorlanıyorum.”, “Oyunlarda istediğim rolü alamıyorum.”, “Sıra beklemek zorunda kalıyorum ve bu hiç hoşuma gitmiyor.”, “Yemeğimi kendi kendime yemek zor geliyor.” gibi baş etmenin durumunda kaldıklarını çocuklar dile getirmekte zorlanırlar. “Oyuncakları arkadaşlarınla paylaşmak zor geliyor.” diyerek duygularını aynaladığınızda çocuğunuza duygularını anladığınız ve ona eşlik ettiğiniz mesajını veriyor olacaksınız.

Çocuklar yuvada yaşadıkları zorlanmaları oyunlarına taşıyabilirler ve kendi içsel meselelerini çözmek için bir süre bu oyunlara devam edebilirler. Yuvadaki yaşantıları içeren temalı sembolik oyunlar oynadıklarında bırakın çocuğunuz bu oyunun yönetmeni olsun, oyunu yönlendirmeye ya da yuvada neler olup bitmiş diye sorular yöneltmeye çalışmayın. Çocuğunuzun yanında olmanız ve duygularını kapsıyor olmanız onun asıl ihtiyacıdır. Yuva yaşantısında çocuğunuzun nerelerde zorlandığını öğrenmek istediğinizde çocuğunuzun eğitmenlerine, okul psikoloğuna ve okul müdürüne sorabilirsiniz.

Ritim ve rutinler sayesinde çocuklar kendilerini güvende hissederler. Bir sonraki adımın ne olduğunu bilmenin huzuru ve rahatlığıyla hareket ederler. Bu nedenle yuvaya gelmeden önce ve gelirken rutinlerinizi aynı şekilde devam ettiriyor olmanız önemlidir. Televizyon, tablet, telefon gibi her türlü ekrandan uzak, fazla uyaranın olmadığı bir ortam ve sakin bir sabah rutini çocuklara iyi gelecektir. Sabahın sakin ve huzurlu başlıyor olması günün geri kalan akışına da yansır. Yuvaya gitmek için hazırlanmak, sabah kapıdan çıkmak gibi geçiş anları çocuklar için bazı günler zor olabilir, bu gibi zamanları rutinlerle donattığınızda geçişlerin giderek çocuğunuz için kolaylaştığını gözlemleyebilirsiniz. Çocuğunuz ile belirlediğiniz size özel bir vedalaşma ya da kavuşma ritüeli oluşturmak da iyi gelecektir. Evde olduğu gibi yuvada da ritim ve rutinlerin olması çocuklara güven duygusu verir. Bu nedenle yuvanın başlangıç ve bitiş saatlerine uyum sağlıyor olmak, hastalık durumları haricinde, yuvaya düzenli bir şekilde geliyor olmak çocukların ritimlerindeki devamlılığı sağlar.

Yuvaya başlarken ayrışma sürecinde çocuğunuzun hissettikleri kadar sizin de bu dönemi nasıl yaşadığınız ve içinizde canlanan duygular önem taşır. Kimi zaman çocuklar yuvaya uyum süreçlerine hazırken ebeveynler çocuklarının kendilerinden bağımsızlaşacak olmalarına hazır hissetmeyebiliyorlar. Sözel olarak dile getirmiyor olsanız da çocuklar duygularınızı hisseder ve çocuğunuz sizin duygunuza uyumlanabilir. ‘Çocuğunuzun yuvaya başlıyor olması sizde hangi duyguları canlandırıyor?’, ‘Neye dair endişe ve korkularınız var? ‘Neden dolayı huzursuz hissediyorsunuz?’; bu gibi soruları kendinize yöneltmek ve içe bakmak iyi olacaktır. Kendinizi kaygılı hissediyorsanız, kaygınızı yakınlarınızla ve çocuğunuzun başladığı yuvanızla paylaşarak yönetmekte zorlandığınız anlar ve duygulara dair destek alabilirsiniz.

Hepimizi bekleyen bu yeni başlangıç, daha önce hissetmediğiniz duyguları uyandırabileceği gibi alıştığınız bir heyecan da yaratıyor olabilir. Her çocuğun biricik olması gibi yuvaya adapte olma süreci de biriciktir. Bu yolculukta çocuğunuzun uyumlanma kapasitesine güvenin ve hem çocuğunuza hem de kendinize zaman tanıyın.

Biz MOMO ekibi olarak, bu başlangıçta sizlere eşlik etmek için sabırsızlanıyoruz. Desteğe ihtiyaç duyduğunuz her noktada iletişime geçebilirsiniz.

Hepimiz için sağlıklı, neşeli ve oyun dolu bir yıl olması dileklerimizle.

Kaynaklar:

  • Oyun Oynama Sanatı – Aletha J. Solter
  • Daha Sade Bir Hayat – Kim John Payne & Lisa M. Ross

Meliscan Akdoğan

MOMO Anaokulu Psikoloğu

– DİĞER YAZILARIMIZ –